22 Mayıs 2014 Perşembe

İsime göre duvar dekorasyonu ( duvar resmi )

 
Nasıl farklı bir şeyler tasarlayabilirim diye düşünürken " harfleri farklı yazma "fikri geldi aklıma,oradan da "isimler" e geldi sıra kendiliğinden...Sonra da ismin anlamına göre kendimce bir şeyler eklemeye çalıştım o çizime.
 
Siz de bir bakın bakalım olmuş mu?
 
 
 







26 Nisan 2014 Cumartesi

Kuzguncuğun yıldızları

Deniz kokusunu çok özlediğimi farkederek iniyorum arabadan...
Kuzguncuktayım.
Martı sesleri,kilisenin çanı...Eve girmeden şöyle bir  tur atasım geliyor.J eşyalarımla eve girmemi beklemese nerdeyse sessizce sıvışıcam sokağın derinliklerine doğru...
Tarihi bir ev.Güzel de dizayn edilmiş.Taş merdivenlerin kırmızısına baka baka ikinci kata çıkarken merdiven duvarının iç yüzeyinde bırakılmış taş örgü duvar beni benden alıyor ansızın.3.60 yüksekliğin muhteşem  bir ferahlık hissi verdiği bebeklerin odası öyle güzel ki,bir an durup fütursuzca herşeye bakıyorum sıra sıra...Nasıl da güzel bir bebek odası bu böyle.Öyle kullanışlı,öyle sade,ama bir o kadar güzel...Bana pek birşey kalmamış  zaten.Kremalı pasta gibi orada öylece duran dolabın ve genişçe kapının üzerine uçuşan yıldızlar yapmamı istiyor Halide Hanım yükseklikten ötürü boş kalmış gibi duran yerlere.Merdivenimiz standart ev merdiveninin hallicesi olduğundan ancak belli bir noktaya erişebiliyor boyum.En sonunda kremalı pasta gibi duran dolabın üzerinde buluyorum kendimi.




Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bu harika evin müstakbel miniklerine uçuşkan yıldızlarımı peşimsıra bırakarak ve çıkmadan önce sanki yüz yıldır oradaymış gibi duran ahşap balinaya selam çakarak evden çıkıp yorgun omuzlarıma rağmen sırıtması dinmemiş ifademle arabadaki bebeklerimin ortasın oturup ev yolunu tutuyorum...





5 Mart 2014 Çarşamba

benim "realist " bulutlarım

Evet mutluyum.

Tesadüfleri çok seviyorum ve mizansenleri aslında bizzat kendimizin oluşturduğunu da biliyorum.
Bu sebepledir ki,çok eğleniyorum o tesadüflerin tadına varırken :)

J nin okuluna 7 dev gibi melek çizmiştim ya hani...O meleklerin yüzü suyu hürmetine :) tanıştık Seda Hanımla...
Tesadüf yani...Benim çağırdığım tesadüf...
Bir bebekodası tasarım şirketi olduğundan, zevklerimiz de uyduğundan,ona iki showroom hazırlamamı istedi...

Canıma minnet!
:)

İlkin konuştuk uzun uzun. Erkek bebek odası ile başlayacaktık. Bulutlar olmalıydı.Uçak belki bir tane...Ve uçan balonlar bir duvarda da...Hepsi de dondurma renklerine,uçuk,hoş renkli
Odanın boş,maviye boyalı,bulutlanmaya hazır halini görünce korktum biraz :)
Kocaman,uçsuz bucaksız gibi geldi.
Tavan da çalışacaktım.Öyle konuşmuştuk.
Duvarlar iyi de,ya tavanı nasıl yaparım diye düşündüm.Kafam yukarda,boynum bööyle ileri uzanmış saatlerce çalışmak?

Ya yükseklik korkumu nereye bırakmalıydım merdivene tırmanmadan önce?

:)

Daha önceden defalarca çalıştığım model uçağın bir şablonunu çıkarmıştım. Uçağın yerini belirledik ve genel hatlarıyla çizdim.
Odanın geri kalan yerlerine de balonları serpiştirdik,sonra gelsin puf puf bulutlar.






 Bulutları pekçok çeşit boya ile denememe rağmen duvarda çalışmadığım için türlü farkli sonuçlar elde ettim.Ama hiçbiri istediğimiz gibi olmayınca ben de odanın boyandığı mavi boyadan biraz ayırmalarını söylemiştim.Planım  beyazla birlikte maviyi de kulanıp daha flu,gökyüzüne sonradan kondurulmuş gibi değil de daha iç içe bir görüntü elde etmekti.

Nitekim maviyi kullanmak çok akıllıca oldu.Bulutlar puf puf ve sanki hep orada duruyorlarmış gibi bir izlenim yarattı,sonuca çok sevindik.




 


Model uçağı yağlıboya ile çalıştım bulutların aksine.Elimden geldiği kadar derinlik katmaya çaba gösterdim.
 



Uçan balonları da yağlıboya ile çalıştım ama onlarda öyle bir kaygım olmadı.Sonra da çok ince uçlu bir kalemle kontör çizgilerini çizdim.





Toplam iki gün (18 saat) çalıştım.Bittiğinde ne ellerimi kollarımı,ne de bacaklarımı hissediyordum.

Ama sonuçtan çok  memnun ayrıldım odadan. Hevesle döşenmiş halini görmeyi bekliyorum.

Bu fotoğraflar benim ayrılmadan evvel çektiğim fotoğraflar.Profesyonel çekimden sonra da sonuçları burada görebilirsiniz

:)





5 Şubat 2014 Çarşamba

bu mudur yani? kuş taşına mı sıra gelmiştir? :)



Yani nasıl söylesem? Bazen insan bi şeye takılır ya,ne zaman eline bi materyal geçse aynı teranedir tekrarlayip durdugu...
Taşlarım vardı bekleyen,siparişlerimi daha fazla bekletmek istemedim...Ama ne çizmeliydim üzerlerine bu kez?Zira serbesttim konuyu seçmede.
Kuşlarım geldi aklıma...Şu aralar her yere çiziktirdiğim...bir denedim her tarafları akrilik ilkin.Sonra kumaşlarımı keçelerimi toparladım.Ortaya da bunlar çıktı işte, ``fly away `` serisi dedim kendi kendime,hosgeldin...

:)


bu henüz tamamlamadığım uykucu baykuşum
bu kuş toplaşmaları bana hep pek hoş gelmiştir

bu mavi ve bu kahve birbiriyle nasıl da iyi dost öyle değil mi?



Fotoğraf makinemde problem olduğunu yazmıştım.Ekleyemediğim taşlarım da var.Umarım en yakın zamanda bu probleme bir son verebilirim.

2 Şubat 2014 Pazar

Leyloşun ağacı

Nasıl da uzun zaman geçti aradan...Yapmak isteyip de ertelediklerimin tümünü saklamışım meğer sömestr tatiline...
Herşeyden evvel Leyloşumun odasına bir ağaç düşlemiştim...Onun hayal ettiği gibi "pembe" çiçekleri olan :) Aslında favori rengi sarıdır kuzucuğumun ama bazen pembeleri tutyor...
Neyse efendim her zamanki aceleciğilimle kısa bir sürede tamamladım bu ağacı...Bir sürü kusur buldum.Kimini düzelttim,kimini düzeltemedim  daha...Beni bekleyen öyle çok şey var ki sırada,bir  türlü vakit bulamıyorum yeniden ellerimi kirletmek için...
Öncelikle ağacı kurşun kalemle gökyüzü desenli duvar kağıdının üzerine çizdim.Sile çize,sile çize sonunda gözüme iyi göründüğünde şu silme işine bir son verip bu kez de akrilik boya ile iki kat ağacın gövdesini boyadım.kağıt olduğu için çok kolay tuttu boya astar yapmama hiç gerek kalmadı.
Sonra çiçekleri çalıştım.Önce açık pembe alt taç yaprakları sonra da daha koyu tonlardaki renk girişleri ile gölgelendirmeler.Bu arada içlerinde 7-8 tane de plastik çiçek var.Onlar da derinlik katmak üzere aralara serpiştirildi bizzat bizim ponponun  minik elleri tarafından...Ben gövdeyi çok daha açık bir renge dönüştürmeyi ve çiçekleri biraz daha fazlalaştırmayı düşünüyorum.Düşüncelerimi uyguladığımda durumu yeniden değerlendiririz :)
Her zamanki  aceleciliğimle duvarın önceki halini ve yapım aşamalarını fotoğraflayamadım.Fotoğraf makinemiz bozuk.Ne çektiğimi bile göremiyorum,karanlıkta samanlıkta iğne arar gibi çektim fotoğrafları.
Yeni bir makine edinmem lazım.
Bunun için sabırsızlanıyorum...

Bakalım ona ne zaman sıra gelecek?

İşte odanın fotoğrafı.Cimcimem pek memnun.Eve yeni gelen birinin gözlerini kapattırıp elinden tuttuğu gibi odasına götürüyor...

:)


4 Aralık 2013 Çarşamba

bu taş,hayır taşı :)

 
J nin seslenmesiyle irkildim...Çocuklar uyumuş ben de TVye dalmışım ama ne izliyorum ben de bilmiyorum, öyleyim yani :)
" Okulda kermes var, gelir de Çocuk Esirgeme Kurumuna kalıcak " deyince, zamanıdır taş boyamalı dedim kendi kendime ve giriştim hemen...Önce doğru taş hangarına, uzun zamandır uğramamıştım bakalım yeni neler gelmiş. Taşlarımın olduğu dev varilin önüne gelir gelmez  özlediğimi fark ettim. :) kaymak taşlar da gelmiş olleyyy!!! şeklindeki  sevinç gösterim J yi de güldürüyor, çoluk çombalak  taşları soğukta ellerimizi hohlaya hohlaya alel acele seçip doğru evimizin yolunu tutuyoruz.
Konsept christmas kermesi olunca aklıma ilkin snowmanler... christmas treeler...angeller geliveriyor...
 Ortaya da işte bunlar çıkıveriyor...
 
:)





 
sonra duvar meleklerim geldi birden gözümün önüne de neden sonra evet dedim ben meleklerimi de çizeyim...

 


 
 
 

22 Kasım 2013 Cuma

başlıyorum...


 
Nicedir düşünmedeydim zaten : başka bir yerim daha olmalı benim. Çiziktirip durduklarımı..boyadığım duvarlarımı...taşlarımı...herşeyi koyabileceğim biyer.
Aslında " delikızın yeri" idi ilkin hatırlarsınız dilime pelesenk olmuştu.. şanına yakışır bir delilikte ve sahici olmalıydı dükkanımız! Şöyle güneyde bir sahil kasabasında, kekik, iyot, yanık ten, aşk ve güneş kokulu rüzgarların arnavut kaldırımlı dar sokaklarında dört nala koştuğu, kapısının önünden boyuna sandaletli gezgin ayakların gelip geçtiği, her kulak kabartıldığında  tatlı melodilerin kıskıvrak yakalandığı şirin mi şirin  bir kasabanın kuytu bi köşebaşında mesela...
Belki biraz zaman var ona,

Ama sonunda  olan oldu, delikız yatağının altında özenle sakladığı beyaz bavulunu açtı!

İçinde ne varsa çıkarıp şöyle bi havaya kaldırıp bakıyorum önce denetleyen gözlerle bundan bişey olur mu edasında...Sonra titrek ellerle koyuveriyorum buraya, kapıdaki o minik zili tıngırdatıp bakalım kimler girecek içeriye diye...

Mini minnacık miss kokulu  bebeciklerin, haylaz oğlanların, süslü prenseslerin odalarına; o anlattığım rüzgar gibi dört nala koşturan öğrencilerin okullarının duvarlarına dokundukça, buraya koymak istiyorum ellerime bulaşan renklerin hikayelerini...

Çok hevesliyim dostlar,içim içime sığmıyor düşledikçe...


beyaz bavulumu açıyorum işte!..

duvarlarım


 
 
Duvara resim çizmek başka şeylere benzemiyor! Bunu daha küçücük bir kızken gizli gizli boyadığım duvarlardan biliyorum...
Öyle kocaman bir yere çiziyorsa insan, zannediyor ki çizdiği şeyin aynı zamanda içinde... Sonra bir bakıyorsun kaybolmuşsun zamanın içinde...

Daha mı fazla kaybolmaya ihtiyacı oluyor insanın büyüdükçe ne?

Ben de çizdikçe çiziyor, boyadıkça boyuyorum duvarları işte böyle.Kaybolmak ya niyet, bambaşka yerlerde bambaşka şeylere dönüşmüş yakalayıveriyorum kendimi  en sonunda...

taşlarım



Baharı iliklerimize kadar hissettiğimiz,hatta fazla güneşe karşı durursak yanakları kızartacağımız günler geldi çattı..Hatta evimin karşısında 6 aydır, medeniyetin  neredeyse tek belirtisi olan  villa inşaatlarında çalışan, ana-kız okula giderken Leyla nın meraklı bakışlarına gark olan,keyfi yerindeyse soru yağmuruna tuttuğu inşaat işçilerinden bile tak tak, tuk tukların fonunda yanık yanık türküler duymaya başladık..Eeee naapsınlar onlar da keyfe geldiler..

Efendim hal böyle olunca ben de  '' şu kilolardan nasıl kurtulabilirim '' i düşünürken Ata Demirer i yürüyüp yürüyüp 30- 35 kilo vermiş duyunca,aldım oğlanı yanıma,yürüyorum gece gündüz demeden..Az gidip uz giderken de orman yolunu bitirip çoğu zaman caddeye,irice bir şantiyenin ve bir inşaat taşçısının olduğu  yere doğru salıyoruz kendimizi...
Bir...İki bu böyle devam ede dursun, bi süre sonra bu taşçıda da ne varmış böyle deyip,kafamda ulus pazarını canlandırarak tezgah gezer gibi kocamaan hangar gibi dev taş varillerini teek tek dolaşmaya başladım..Derken günler günleri kovaladı o koskoca yerden 1 tane taş aldım eve geldim, ''bu bana lazım olur''
düşüncesiyle..Sonra da eve gelince sürekli kapanan bi kapının önüne doorstop oluverdi kendiliğinden..Sonra  bir gün yahu bu böyle çok çıplak,buna bişiii yapmalı dedim öyle de birkaç hafta geçti '' Aaaa fikrim geldi,ben buna bodrum evi çiziktireyim '' dedim, birkaç gün daha geçti ben buna kelebek yapayım dedim, öyle böyle eski çalıştığım okulumdan çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşacağım bir gün  ''ben bunu boyayıp door stop yapayım da arkadaşıma götüreyim'' e geldi iş..
Kelebek yapmadım da kuş oldu...ve ben bu '' taşboyası door stop '' işine aşık oldum..Ortaya çıkan şeyler öyle çok matah şeyler değiller evet..Ama yaparken çok keyif aldım ve kendimi geliştirebileceğimi de biliyorum...Hatta evde Leylanın deniz kenarından topladığı küçük taşları da yakalayıp üzerlerine cupcake çiziktirdim,Allahım durduramıyorum kendimiiii :))

O halde gelsin delikızın taşları..













 

Bunları yapınca çok sevdiğim bir dostuma gösterdim ilkin..''Ben güzel şeyler yapmak istiyorum,bunlar da benim eskizlerim,sence iş çıkar mı'' deyince'' delimisiiiin ''demez mi ? Ama söyleyeyim, arkadaşım bihayli pozitif, çok da iyi yürekli  biri ve bir insanı  ASLA incitemez... :) ondan cesaret alarak buraya koymak istedim bunları, azmedip çalışıp güzel şeyler çıkardıkça karşılaştırmak istiyorum bakalım yol katedebilmiş miyim yoksa aynı yerde kuş mu çiziktiriyorum...

İstediğiniz taş olsun, ne istersiniz?

 Size ne yapiimm?

:)
 

odamdaki kelebekler

Bu katalogda yer alan fotoğrafları  internetten aldım...İnsan bazen yapılmış olanların izinden giderken özgünleşiyor. Bu fikirleri duvarlara uygularken farklı şeyler düşleyip "ortaya karışık " da yapabiliriz...Yani keyif bizim değil mi,biz nasıl istersek öyle olur, olan da hikayesiyle beraber burada yerini alır.

:)