26 Nisan 2014 Cumartesi

Kuzguncuğun yıldızları

Deniz kokusunu çok özlediğimi farkederek iniyorum arabadan...
Kuzguncuktayım.
Martı sesleri,kilisenin çanı...Eve girmeden şöyle bir  tur atasım geliyor.J eşyalarımla eve girmemi beklemese nerdeyse sessizce sıvışıcam sokağın derinliklerine doğru...
Tarihi bir ev.Güzel de dizayn edilmiş.Taş merdivenlerin kırmızısına baka baka ikinci kata çıkarken merdiven duvarının iç yüzeyinde bırakılmış taş örgü duvar beni benden alıyor ansızın.3.60 yüksekliğin muhteşem  bir ferahlık hissi verdiği bebeklerin odası öyle güzel ki,bir an durup fütursuzca herşeye bakıyorum sıra sıra...Nasıl da güzel bir bebek odası bu böyle.Öyle kullanışlı,öyle sade,ama bir o kadar güzel...Bana pek birşey kalmamış  zaten.Kremalı pasta gibi orada öylece duran dolabın ve genişçe kapının üzerine uçuşan yıldızlar yapmamı istiyor Halide Hanım yükseklikten ötürü boş kalmış gibi duran yerlere.Merdivenimiz standart ev merdiveninin hallicesi olduğundan ancak belli bir noktaya erişebiliyor boyum.En sonunda kremalı pasta gibi duran dolabın üzerinde buluyorum kendimi.




Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bu harika evin müstakbel miniklerine uçuşkan yıldızlarımı peşimsıra bırakarak ve çıkmadan önce sanki yüz yıldır oradaymış gibi duran ahşap balinaya selam çakarak evden çıkıp yorgun omuzlarıma rağmen sırıtması dinmemiş ifademle arabadaki bebeklerimin ortasın oturup ev yolunu tutuyorum...