4 Aralık 2013 Çarşamba

bu taş,hayır taşı :)

 
J nin seslenmesiyle irkildim...Çocuklar uyumuş ben de TVye dalmışım ama ne izliyorum ben de bilmiyorum, öyleyim yani :)
" Okulda kermes var, gelir de Çocuk Esirgeme Kurumuna kalıcak " deyince, zamanıdır taş boyamalı dedim kendi kendime ve giriştim hemen...Önce doğru taş hangarına, uzun zamandır uğramamıştım bakalım yeni neler gelmiş. Taşlarımın olduğu dev varilin önüne gelir gelmez  özlediğimi fark ettim. :) kaymak taşlar da gelmiş olleyyy!!! şeklindeki  sevinç gösterim J yi de güldürüyor, çoluk çombalak  taşları soğukta ellerimizi hohlaya hohlaya alel acele seçip doğru evimizin yolunu tutuyoruz.
Konsept christmas kermesi olunca aklıma ilkin snowmanler... christmas treeler...angeller geliveriyor...
 Ortaya da işte bunlar çıkıveriyor...
 
:)





 
sonra duvar meleklerim geldi birden gözümün önüne de neden sonra evet dedim ben meleklerimi de çizeyim...

 


 
 
 

22 Kasım 2013 Cuma

başlıyorum...


 
Nicedir düşünmedeydim zaten : başka bir yerim daha olmalı benim. Çiziktirip durduklarımı..boyadığım duvarlarımı...taşlarımı...herşeyi koyabileceğim biyer.
Aslında " delikızın yeri" idi ilkin hatırlarsınız dilime pelesenk olmuştu.. şanına yakışır bir delilikte ve sahici olmalıydı dükkanımız! Şöyle güneyde bir sahil kasabasında, kekik, iyot, yanık ten, aşk ve güneş kokulu rüzgarların arnavut kaldırımlı dar sokaklarında dört nala koştuğu, kapısının önünden boyuna sandaletli gezgin ayakların gelip geçtiği, her kulak kabartıldığında  tatlı melodilerin kıskıvrak yakalandığı şirin mi şirin  bir kasabanın kuytu bi köşebaşında mesela...
Belki biraz zaman var ona,

Ama sonunda  olan oldu, delikız yatağının altında özenle sakladığı beyaz bavulunu açtı!

İçinde ne varsa çıkarıp şöyle bi havaya kaldırıp bakıyorum önce denetleyen gözlerle bundan bişey olur mu edasında...Sonra titrek ellerle koyuveriyorum buraya, kapıdaki o minik zili tıngırdatıp bakalım kimler girecek içeriye diye...

Mini minnacık miss kokulu  bebeciklerin, haylaz oğlanların, süslü prenseslerin odalarına; o anlattığım rüzgar gibi dört nala koşturan öğrencilerin okullarının duvarlarına dokundukça, buraya koymak istiyorum ellerime bulaşan renklerin hikayelerini...

Çok hevesliyim dostlar,içim içime sığmıyor düşledikçe...


beyaz bavulumu açıyorum işte!..

duvarlarım


 
 
Duvara resim çizmek başka şeylere benzemiyor! Bunu daha küçücük bir kızken gizli gizli boyadığım duvarlardan biliyorum...
Öyle kocaman bir yere çiziyorsa insan, zannediyor ki çizdiği şeyin aynı zamanda içinde... Sonra bir bakıyorsun kaybolmuşsun zamanın içinde...

Daha mı fazla kaybolmaya ihtiyacı oluyor insanın büyüdükçe ne?

Ben de çizdikçe çiziyor, boyadıkça boyuyorum duvarları işte böyle.Kaybolmak ya niyet, bambaşka yerlerde bambaşka şeylere dönüşmüş yakalayıveriyorum kendimi  en sonunda...

taşlarım



Baharı iliklerimize kadar hissettiğimiz,hatta fazla güneşe karşı durursak yanakları kızartacağımız günler geldi çattı..Hatta evimin karşısında 6 aydır, medeniyetin  neredeyse tek belirtisi olan  villa inşaatlarında çalışan, ana-kız okula giderken Leyla nın meraklı bakışlarına gark olan,keyfi yerindeyse soru yağmuruna tuttuğu inşaat işçilerinden bile tak tak, tuk tukların fonunda yanık yanık türküler duymaya başladık..Eeee naapsınlar onlar da keyfe geldiler..

Efendim hal böyle olunca ben de  '' şu kilolardan nasıl kurtulabilirim '' i düşünürken Ata Demirer i yürüyüp yürüyüp 30- 35 kilo vermiş duyunca,aldım oğlanı yanıma,yürüyorum gece gündüz demeden..Az gidip uz giderken de orman yolunu bitirip çoğu zaman caddeye,irice bir şantiyenin ve bir inşaat taşçısının olduğu  yere doğru salıyoruz kendimizi...
Bir...İki bu böyle devam ede dursun, bi süre sonra bu taşçıda da ne varmış böyle deyip,kafamda ulus pazarını canlandırarak tezgah gezer gibi kocamaan hangar gibi dev taş varillerini teek tek dolaşmaya başladım..Derken günler günleri kovaladı o koskoca yerden 1 tane taş aldım eve geldim, ''bu bana lazım olur''
düşüncesiyle..Sonra da eve gelince sürekli kapanan bi kapının önüne doorstop oluverdi kendiliğinden..Sonra  bir gün yahu bu böyle çok çıplak,buna bişiii yapmalı dedim öyle de birkaç hafta geçti '' Aaaa fikrim geldi,ben buna bodrum evi çiziktireyim '' dedim, birkaç gün daha geçti ben buna kelebek yapayım dedim, öyle böyle eski çalıştığım okulumdan çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşacağım bir gün  ''ben bunu boyayıp door stop yapayım da arkadaşıma götüreyim'' e geldi iş..
Kelebek yapmadım da kuş oldu...ve ben bu '' taşboyası door stop '' işine aşık oldum..Ortaya çıkan şeyler öyle çok matah şeyler değiller evet..Ama yaparken çok keyif aldım ve kendimi geliştirebileceğimi de biliyorum...Hatta evde Leylanın deniz kenarından topladığı küçük taşları da yakalayıp üzerlerine cupcake çiziktirdim,Allahım durduramıyorum kendimiiii :))

O halde gelsin delikızın taşları..













 

Bunları yapınca çok sevdiğim bir dostuma gösterdim ilkin..''Ben güzel şeyler yapmak istiyorum,bunlar da benim eskizlerim,sence iş çıkar mı'' deyince'' delimisiiiin ''demez mi ? Ama söyleyeyim, arkadaşım bihayli pozitif, çok da iyi yürekli  biri ve bir insanı  ASLA incitemez... :) ondan cesaret alarak buraya koymak istedim bunları, azmedip çalışıp güzel şeyler çıkardıkça karşılaştırmak istiyorum bakalım yol katedebilmiş miyim yoksa aynı yerde kuş mu çiziktiriyorum...

İstediğiniz taş olsun, ne istersiniz?

 Size ne yapiimm?

:)
 

odamdaki kelebekler

Bu katalogda yer alan fotoğrafları  internetten aldım...İnsan bazen yapılmış olanların izinden giderken özgünleşiyor. Bu fikirleri duvarlara uygularken farklı şeyler düşleyip "ortaya karışık " da yapabiliriz...Yani keyif bizim değil mi,biz nasıl istersek öyle olur, olan da hikayesiyle beraber burada yerini alır.

:)










duvarımdaki balonlar

Bu katalogda yer alan fotoğrafları  internetten aldım...İnsan bazen yapılmış olanların izinden giderken özgünleşiyor. Bu fikirleri duvarlara uygularken farklı şeyler düşleyip "ortaya karışık " da yapabiliriz...Yani keyif bizim değil mi,biz nasıl istersek öyle olur, olan da hikayesiyle beraber burada yerini alır.

:)